Tarım, dünyanın en önemli kaynağıdır. Tarımsal ürünler ile
insanlar yaşamlarını sürdürür ve en ufak bir tarımsal ürün eksikliği bile
olmadık sorunlarla karşı karşıya gelinmek zorunda bırakır insanları. Çünkü
bütün gıda sektörünün ham madde ihtiyacı tarımla karşılanır. Ve en büyük
tehditlerde yine tarımsal ürünlerle yapılır.
Türkiye’nin Suriye’den zeytinyağı ithal etmesinden sonra
şimdi de hububat ithal etmesi, Türk tarımının aslında sandığımızdan daha da
kötü bir vaziyette olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Bundan tam 41 yıl önce zamanın en önemli gazetelerinden
Günaydın’ın ilk sayfadan verdiği bir haber, Türkiye’nin Suriye’den hububat
ithal etmesiyle birlikte Türk tarımının nasıl bir vaziyette olduğunu açığa
çıkarmakta yardımcı olacaktır.
27 Temmuz 1979 tarihli Günaydın’ın haberinin başlığı şöyle: Buğdayımız için kuyruğa girdiler.
Haberde, dünyada 75 milyon tonluk buğday açığı olduğu ve
Türkiye’nin 15 milyon tonluk buğday hasadından 2 milyon 200 bin tonunun ihraç
edilebileceği belirtiliyor. Daha önemlisi, buğday açığı bulunan ülkelerden
Ürdün, Irak, Libya, Sovyetler Birliği, Polonya ve Tunus’un Türkiye’den buğday
talep etmesi. Aynı zamanda haberde, bu talebin karşılanması durumunda ise
Türkiye’nin sadece buğday satışından 500 milyon dolar kazanabileceği de vurgulanıyor.
Şimdi günümüze dönelim ve bir hesap yapalım. 1979
Türkiye’sinin ihraç edip döviz kazandığı buğdayın son hali ne durumda?
Türkiye’de buğday ithalatı 2014’te 5 milyon 285 bin ton iken
2015’te 4 milyon 350 bin ton, 2016’da 4 milyon 226 bin ton ve 2017’de 4 milyon
991 bin ton oldu. 2018’de ise 5 milyon 782 bin tona ulaştı. 2019 yılında ise 7
milyon 652 bin tonla tarihi rekor kırılmış oldu.
2020 yılının daha ikinci haftası bile bitmeden Suriye’den 20
bin ton hububat ithal edileceğini öğrendik. 1979 yılının Türkiye’si kadar bile
olamayıp, savaş bölgelerinden hububat ithal etmek, Türkiye açısından çok hoş
olmasa gerek.
Mesele sadece Suriye’den arpa buğday ithal etmekle de
kalmıyor. Ayçiçeğini Moldova ve Bulgaristan’dan, Çeltiği Rusya ve ABD’den,
dünyada en çok Türklerin tükettiği çayı Sri Lanka’dan, kuru fasulyeyi Meksika,
Hindistan, Kanada ve Arjantin’den, üzümü İran, Şili ve Güney Afrika’dan ithal
ediyoruz. Oysaki bütün bu tarım ürünleri Türkiye’de yetişmekte, yetiştirecek
potansiyel insan gücüde hali hazırda beklemektedir.
Bir zamanlar kendi kendine yetip, artanıyla dünyayı
doyurmaya çalışan bir Türkiye’den, Moldova’nın çeltiğine, Sri Lanka’nın çayına,
İran’ın üzümüne, Suriye’nin buğdayına, arpasına, mısırına muhtaç bir
Türkiye’ye…

Yorumlar
Yorum Gönder