Türkiye’de basın tarihi toplumsal ahlakın kurumlarda resmi
olarak çökmesiyle başlar. İlk Türk gazetesi olarak bilinen Takvîm-i Vekâyi’den
bu yana basın ne kadar kamu yararına çalıştığını söylese de asıl uğraş patronu
memnun etmekti. Devlet hangi düşüncedeyse basının büyük bir kısmı o yana doğru
yaslanır, devleti yöneten düşünceye zeval gelmesin diye yazar, çizer. Arada
eleştirel ve muhalif basında olur elbette ama onlar hep küçük kalmış ve hor
görülmüşlerdir. Ülkenin bütününe hitap eden ve herkese ulaşanlar “Ana Akım”
diye adlandırılan büyük basın kuruluşlarıdır. Bunların büyüklüğü patronlarının
büyüklüğü ve devletin onlara verdiği desteğin büyüklüğüyle paraleldir. Bu yüzden
toplumsal ahlakın kurumlarda resmi olarak çökmesi ülkemizde basın tarihiyle
başlar. Basın bu çöküşü onaylar, doğrular, yerine daha başka şeyler koyarak
normalleştirir.
Malum, günümüzde “Amiral Gemi” diye adlandırılan Hürriyet
gazetesi büyük bir dönüşüm içerisinde. Doğan Holding’den Demirören Holdinge
geçen medya kuruluşları politikalarından tutun, bütün çalışma ve etik kuralları
dahil birçok alanda değişikliğe gittiler. Ve gelinen en taze nokta ise Ahmet
Hakan’ın Hürriyet gazetesinin başına geçmesi oldu. Kimisi bu durumu yadırgadı. Kimisi
sevindi. Kimisi tepki gösterdi. Ancak Ahmet Hakan’ın Hürriyet’in başına geçmesini
anlamak ve bunu sindirebilmek için Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet gazetesinin
başında nasıl yıllarca yönetici olarak kaldığını bilmek gerekiyor.
Ertuğrul Özkök “Hürriyet’i yönetmek Türkiye’yi yönetmekten
zordur” demiştir zamanında. “Ben gazetecilik değil cambazlık yapıyorum”
demiştir bir defasında yine mesleğini tarif ederken. Bir başka zamanda ise “Ben
burada gazetecilik değil jonglörlük yapıyorum. Elimdeki beş topu yere
düşürmeden havaya atıp tutuyorum” demiştir. Bu sözleri Hürriyet gazetesini
yönetirken sarf ettiğini belirtelim ki anlaşılması daha kolay olsun. Çünkü Hürriyet
gazetesinin şu günlerde başında bulunması gereken kişinin, Hürriyet’i yönetmesi,
yeri geldiğinde cambazlık, yeri geldiğinde jonglörlük, yeri geldiğinde elindeki
beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutabilmesi gerekiyor. Bu profilde basın
dünyamızda elbette çok isim var ancak mahalle farkından dolayı en uygun isim şimdilik
Ahmet Hakan.
Ahmet Hakan İmam hatip lisesi mezunu, İlahiyat lisansı
almış, TGRT ve Kanal 7 kökenli çok hızlı büyüyen biriydi. Ak Parti ile mahalle
dostluğu vardı. Şerbet verme ve kendince mizah yazmada ustaydı. Aynı anda bir
sürü işi yapabilecek kadar becerikli, ne olursa olsun hep ödüllendirilen bir
gazetecilik ustasıydı.
Ahmet Hakan ile Ertuğrul Özkök’ün en benzer yanları
gazeteciliğe bakış açılarıydı. Ertuğrul Özkök, gazetecilikten kazandığı
paralarla rahat bir yaşamı ve gazete patronunun ona sunduğu imkanlarla pahalı
şaraplar ve lüks otel odalarının onda bıraktığı tattan asla vazgeçmek
istemiyordu. Ahmet hakan ise yine gazeteciliğin verdiği “özgürlük” ve “şerefe”
ve yine Özkök gibi kazanılan para ve sahip olunan imkanlara sırt çevirmek
istemiyordu. Bunun için onca başarılı gazeteci onca başarıya rağmen
cezalandırılırken Ahmet Hakan Hürriyet’in başına geçiyor, ödüllendiriliyor.
Ancak bu ödülü yanlış anlamamak lazım: Ertuğrul Özkök’ün
dediği gibi “Hürriyet’i yönetmek Türkiye’yi yönetmekten zordur”. Böyle bir
gazeteyi herhangi biri değil, hiçbir gazeteci yönetemez. Patron ve iktidarın
memnuniyetini önemseyen bir gazeteyi yönetmek ancak ve ancak bir cambaza ya da
bir jonglöre veyahut elindeki beş topu düşürmeden havaya atıp tutabilen
zanaatkârlara düşer!

Yorumlar
Yorum Gönder