Kasım 19 tarihli bir önceki yazımda emniyet teşkilatının
kabarık sabıkasından, her türlü suçu işlemiş polislerden bahsetmiştim. Uyuşturucu
satıcılığından sigara kaçakçılığına, fuhuş yaptıran polisten kişisel bilgileri kullanarak
rüşvet alana, silah kaçakçılığından emniyetin belge ve raporlarını yok ederek
gelir sağlayanlara kadar birçok suça bulaşmış yüzlerce polis örneğini
vermiştik.
O halde devam edelim...
Neredeyse her yıl onlarca rüşvet haberi okuyoruz. Çeşitli suçlarla
yargılanan polislerin sayısını bilmiyoruz. Üstelik bu polisler emniyet
teşkilatının en alt kademesinden en üst kademesine kadar her rütbede var.
Kimisi yakalanıyor ve cezasını alıyor. Kimisi ise ne yazık ki rüşvet almaya ve
suç işlemeye devam ediyor. Peki ya bunlardan kimsenin haberi olmuyor mu? Elbette
oluyor. Rüşvetçi polisler teşkilatın içinde en bilinenleri ancak teşkilat artık
rüşveti normal bir olay olarak kabul ediyor. Yani rüşvet, her polisin hakkı
gibi görülüyor. Bu yüzden rüşvetin adı rüşvet olmuyor. İkram oluyor, hediye
oluyor, gönülden kopan bir küçük hatıra oluyor!
Asıl ciddi mesele daha büyük suçlarda. Örneğin sigara
kaçıran polis, uyuşturucu kaçıran ve satan polis, fuhuş yaptıran ya da silah
ticareti yapan polisler. Asıl bunların yaptıkları suç! Bunlar teşkilatta ve bu
suçları işleyenlerin yakın çevresi ya da yakın olamasa bile mesai arkadaşları
tarafından biliniyor ancak bunları ortaya çıkarmak ne yazık ki kolay olmuyor. Çünkü
insanlar artık polis bile olsa ne kendine güveniyor ne kurumuna ne de yargıya. Azıcık
haktan, hukuktan konuşsa ya da bir yanlışı ortaya çıkarsa kendisinin
suçlanabileceğinden korkuyor. Bu yüzden sesini çıkaramıyor, ne rüşvetçi polisi
ne de diğer suçları işleyen meslektaşlarının suçunu oraya serebiliyor.
Birazda başka bir yönden değerlendirelim…
Yıllardır sürüp gelen bir gerçek var. Emniyet teşkilatı
içerisinde çok büyük bir rüşvet ve suç çeteleri var. Bunların bir kısmı medyaya
yansıdı. Yansımayan kısmı ise zaten teşkilat içerisinde duyuluyor, biliniyor. Peki ya teşkilatın üst kademeleri ve
emniyetten sorumlu İçişleri Bakanlığı’nın bu konuda bir çalışması, incelemesi,
bu tür olayların önüne geçmek için yürüttüğü bir icraatı var mı?
Birde şöyle soralım:
Polislerin, polislik sınavında ve mülakatlarında liyakatleri
ne ölçüde belirleniyor?
Polis olmak için koşullar polislik ciddiyeti ve sorumluluğu
için yeterli mi?
Suç işleyen polislere verilen ceza, diğer polisleri suç
işlemekten caydıracak kadar ağır mı?
Bazı parti gençlik kollarından alınan imzalı kağıtlarla polislik mülakatlarından geçenlerin liyakati ve polislik ahlakı ne ölçüde olur?
Başka sorular elbette sorulabilir ancak bu sorular bile
meseleyi anlamak, kavramak ve sorunu çözmek için yeterli. Fakat bir gerçekten
daha söz etmeden geçmeyelim. Polis okulları dışından gelip polis olanların aslında hiçbir şey olamadığı
için polis olduğu gerçeğini de göz önünde bulunduralım.
Şimdi bütün bunlardan sonra emniyet teşkilatı bir reorganizasyonu
hak etmiyor mu? Varın buna siz karar verin.

Yorumlar
Yorum Gönder