Tam bir yıl önceydi. Suudi asıllı, Washington Post gazetesi
yazarı Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için gittiği İstanbul’daki Suudi
Arabistan konsolosluğu binasına girmiş ve bir daha çıkmamıştı. Dışarıda onu
bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz’in, Cemal Kaşıkçı’nın konsolosluk binasından çıkmaması
üzerine yakın arkadaşlarına haber vermesiyle bütün dünya Kaşıkçı’ya ne olduğunu
sormaya başladı.
Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaybolmasından beş gün sonra ise,
Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı’nın yaptığı açıklamayla, Cemal
Kaşıkçı’nın öldüğü kabul edildi. Ancak cesedi ortada yoktu. Kaşıkçı için
İstanbul’da Fatih Camii’nde, dünyanın da birçok yerinde gıyabi cenaze namazı
kılındı.
Cemal Kaşıkçı ABD vatandaşıydı. Aynı zamanda Suudi
Arabistan’ın kurucusu Abdülaziz ibn Suud’un özel doktoru olan, Kayserili
Muhammed Kaşıkçı’nın torunuydu. Kaşıkçı, 1987-90 yıllarında Afganistan’da savaş
muhabiri olarak bulundu. El Kaide lideri Usame bin Ladin ile söyleşiler yaptı.
Afganistan’ı en iyi bilen gazetecilerden birisiydi. Kaşıkçı, dönemin Suudi
Genel İstihbarat Teşkilatı Başkanı Kral Faysal’ın oğlu, Prens Türki bin
Faysal’la iyi ilişkiler içerisindeydi.
Faysal 27 yıl boyunca yürüttüğü istihbarat teşkilatı başkanlığını
2001’de bıraktı. 2003’te Londra, 2005’te de Washington’a büyükelçi olarak
atanınca Kaşıkçı’yı kendine danışman olarak aldı. Kaşıkçı, eski istihbaratçı,
yeni büyükelçi olan Faysal’a 2007 yılına kadar danışmanlık yaptı.
Arap medyasında birçok gazetede muhabirlik ve yöneticilik
yapmıştı Kaşıkçı. Son olarak “Al Watan” gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü
yaptı: Ancak sadece 52 gün. Çünkü yazdığı yazılar Suudi Arabistan yönetimini
rahatsız etmişti. Al Watan’dan kovulan Kaşıkçı kendi isteğiyle Londra’ya gitti.
Daha sonra tekrar Al Watan’ın yazı işleri müdürlüğüne getirilen Kaşıkçı,
yazılarından dolayı bu sefer kendi istifasıyla gazeteden ayrıldı. Sonrasında
birçok Arap televizyonunda çalıştı ve uluslararası medya kanallarında
yorumculuk yaptı.
Kaşıkçı, 2017 yılında ülkesini tamamen terk ederek ABD’ye
yerleşti. Washington Post’ta yazmaya başladı. Ortadoğu ve Suudi Arabistan
yönetimine karşı yazdığı eleştirel yazılarla dikkatleri kendine çekti. Çeşitli
ülkelerde konferanslar verdi. Öldürülmeden kısa bir süre önce de ABD ile Suudi
Arabistan arasındaki 110 milyar dolarlık silah ticareti olduğundan bahsetmişti.
Ölümünü Bekleyenler
Var
Cemal Kaşıkçı’nın Suudiler tarafından öldürüleceği bir sır
değildi. Çünkü ABD Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) Suudileri dinliyordu.
Hatta Prens Selman’ın kardeşi olan Washington Büyükelçisi Halid Bin Selman’ın,
Kaşıkçı ile yaptığı bir telefon görüşmesi de dinlenmişti. Washington Post
gazetesi, Halil Bin Selman’ın Kaşıkçı’ya, “İstanbul’daki
başkonsolosluğa gidip belgelerini almasını, bunun güvenli olacağını söylediği” bilgisini
CIA kaynaklarına dayandırarak yazıyordu. CIA, cinayetten çok önce hem Suudi
Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ı, hem Washington büyükelçiliğini,
hem de Kaşıkçı’yı öldüren infaz timinin üyelerini dinlemeye almıştı. Ancak CIA
kendi vatandaşı olan Kaşıkçı’yı korumamış, göz göre göre, ölümünü beklemişti. Fakat
Suudileri dinleyen sadece CIA değildi. Başka bir istihbarat örgütü daha vardı:
MİT.
MİT’in Kayıtlarındaki
Kasaplar
Milli İstihbarat Teşkilatı da CIA gibi Suudileri dinliyordu.
Cemal Kaşıkçı’nın konsolosluğa gelmeden bir saat önce infazcı ekibin başında
olan istihbarat generali Mahir Abdülaziz Mıtrib ile Adli Tıp Kurumu Başkanı
Salah Muhammed et-Tubeyki ve istihbaratçı Sair Galip el-Harbi arasında geçen
konuşmalar dikkat çekici.
Üçlü, kendi arasında, Kaşıkçı geldiğinde ne
söyleyeceklerini, nasıl davranacaklarını konuşuyorlardı. İstihbarat generali
Mahir Abdülaziz diğer ikiliye “Önce
“Seni Riyad’a götürüyoruz” diyeceğiz. Gelmezse burada öldürüp cesetten
kurtulacağız” diyordu. Karşılık olarak Adli Tıp Kurumu Başkanı Salah
Muhammed el-Tubeyki ise “Ben hep
kadavralar üzerinde çalıştım. Kesmeyi iyi bilirim. Şimdiye kadar hiç sıcak
beden üzerinde çalışmadım ama onu kolayca hallederim. Normalde kadavra keserken
kulaklığımı takar müzik dinlerim. Bir yandan da kahvemi sigaramı içerim”
diye konuşuyordu. Tubeyki konuşmasına devam edecek ve “Cemal’in boyu uzun, 1.80 civarında. Kurbanlığın eklemleri kolayca
ayrılır ancak parçalamak yine de zaman alacaktır. Normalde kesilen hayvan
asılarak parçalanır. Daha önce yerde yapmamıştım. Ben parçaladıktan sonra siz
de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkartırsınız” diyecekti.
Ses Kayıtlarını CIA
Başkanı da Dinledi
CIA Başkanı Gina Haspel, 23 Ekim 2018’de, büyük bir ekiple
Türkiye’ye geldi. Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bilgi edinmek ve Türkiye’nin elinde
ne gibi bilgilerin olduğunu öğrenmek, aynı zamanda ses kayıtlarını da dinlemek
istiyordu. CIA Başkanı, MİT’in Yenimahalle’deki karargahında Hakan Fidan
tarafından ağırlandı. Gina Haspel ve ekibine Hakan Fidan tarafından Kaşıkçı’nın
öldürülmeden önce ve öldürülürken ki anların ses kayıtları dinletildi. Haspel,
iddialara göre dinlediği ses kayıtlarından çok etkilenmişti. Hatta MİT Başkanı
Hakan Fidan’a dönüp “Her kim elde
ettiyse, bu kanıtlara ulaşmak çok önemli bir istihbarat operasyonu! Dünyada
istihbarat tarihinde bir ya da iki kez görülecek türden bir başarı. Sizi tebrik
ederim” dediği de cinayetin ardından yazılan Diplomatik Vahşet kitabında
yer aldı.
Peki Sonra Ne Oldu?
Ortaya konan belgeler ve ses kayıtlarıyla cinayetin
planlayıcısının Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman olduğunu tüm
dünya öğrendi. Cinayeti işleyen ve cesedi yok eden 15 kişilik ekibin Türkiye’ye
girişleri, çıkışları ve Türkiye’de bulundukları süre boyunca ne yaptıkları tek
tek ifşa edildi. Olay, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın meselesi haline
geldi. Sonuçta bir ABD vatandaşı, Türkiye’de, Suudi Arabistan konsolosluğu
binasında, Suudi prensin emriyle yok edilmişti. Ve Cemal Kaşıkçı’nın yok
edilmesinin üstünden bir yıl geçti. Türkiye, ABD, hatta dünya bile bu yok
edilişi kolaylıkla kabul etti. Ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington
Post’a yazdığı makalede "Türkiye cinayeti aydınlatmaya yönelik çalışmalarını
sürdürecek" ifadelerini kullansa da, cinayet bir yıldır karara bildiği
kadar karardı. CIA’nın önceden haberi varken, MİT canlı canlı dinlerken,
uluslararası öneme sahip bir gazeteci, Cemal Kaşıkçı yok oldu.
Ve dün Cemal Kaşıkçı’nın oğlu Salah Kaşıkçı, babasının
ölümünün birinci yıl dönümüne ithafen, Twitter hesabından "Sevgili babamı
kaybetmemizin üzerinden bir yıl geçti. Daha önce de söylediğim gibi Suudi
Arabistan yargısının adaleti sağlayacağına ve bu korkunç suçun faillerini
cezalandıracağına inancım sonsuz. Ben de babam gibi vatana ve onun
yöneticilerine sadık kalacağım" mesajını paylaştı.
Sahi, bu mesajı gerçekten Cemal Kaşıkçı’nın oğlu mu
paylaştı?

Yorumlar
Yorum Gönder