Tarih: 17 Ağustos 1999.
Merkez üssü Gölcük olan deprem 45 saniye sürdü. Şehrin altı
üstüne geldi. En az 18 bin kişi öldü, en az 50 bin kişi yaralandı, binlerce
yapı yıkıldı. Türkiye, deprem ile tanışmış oldu. Depremin hemen ardından devlet
bir daha böyle acılar yaşanmasın diye yeni kanunlar çıkardı, yeni yasal
zorunluluklar getirdi, yeni kurallar, yeni vergiler, yeni afet yönetim
planları…
-En başta “Özel İletişim Vergisi” olmak üzere bir dizi yeni
vergi getirildi.
-20 bilim insanı ve araştırmacıdan oluşan Ulusal Deprem
Konseyi kuruldu.
-İstanbul'un birçok noktasın da toplanma alanları
belirlendi.
-Yeni imar planları tasarlandı.
-Deprem sigortası zorunlu hale getirildi.
Kanunlar, sigortalar, inşaatlar, planlar, toplanma alanları,
araştırmalar, vergiler… Hepsi bir anda hiç oldu.
Tarih: 23 Ekim 2011’di.
Merkez üssü Van Tabanlı olan deprem 6,7 şiddetindeydi. 25
saniye süren deprem 600’den fazla insanın ölümüne, 2 binden fazla insanın
yaralanmasına sebep oldu. Türkiye, Gölcük depreminden sonra ilk defa bu kadar
büyük bir depremle yüz yüze geliyordu. Dünyanın her yerinden yardım uçakları
Van’a ve Van’a en yakın havalimanlarına iniş yapıyor, komşu ülkelerden gelen
yardım tırları kuyruk bekliyordu. O dönem kötü olduğumuz İsrail bile yardım
göndermiş, siyasetle insanlığı birbirinden ayırmıştı.
Ancak yolunda gitmeyen başka şeyler vardı.
Aradan 12 yıl geçmesine rağmen ülke olarak, devlet ve
milletçe depremi anlayamamış, depremle anlaşamamıştık. Yapılarımız depreme
elverişli değildi. Yollarımız, şehir planlarımız deprem sonrasında yaşanacak
kargaşayı, heyecanı, yoğun trafiği kaldıracak vaziyette değildi. İlk yardım ve
acil yardım ekimleri yeteri kadar planlı ve teşkilatlı değildi. Bir iki tane
Sivil Toplum Kuruluşu dışında kimse ne yapacağını bilmiyordu.
Çünkü...?
20 bilim insanı tarafından oluşturulmuş olan Ulusal Deprem
Konseyi 2007 yılında lağvedilmiş, acil toplanma alanlarına rezidans ve AVM
ruhsatı verilerek kocaman binalar yapılmıştı. İmar planları sümen altı edilmiş,
yaşanabilecek felaketlere göz yumulmuştu. Van depremi yaşandığında
gazetecilerin toplanan deprem vergilerinin ne olduğunun sorusuna cevap veren
dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “duble yol” yapıldığını söylüyordu. Gölcük
depreminden Van depremine kadar, 12 yıl boyunca toplam 40 milyar lira birikmiş,
deprem için toplanan parayla yol yapılmıştı. Van depreminin mağdurları ise
aylarca naylon çadırlarda bu yüzden yatmak zorunda kalmışlardı. Yardım
paketleri dağıtılırken bu yüzden kavgalar yaşanmış, kötü niyetli insanlar
mağdurları bu yüzden istismar etmişti.
Ve dün. Deprem ansızın kapıyı çaldı. Marmara denizinde,
Silivri açıklarında, 24 saat içinde toplam 120 deprem yaşandı. Ortalama 12
dakikada bir deprem yaşadı İstanbul ve çevresi. Görülen o ki, depremle tam
olarak tanıştığımız Gölcük depreminden bu güne değişen hiçbir şey yok. Halk hâlâ
bilgisiz, devlet hem bilgisiz, hem hazırlıksız, hem sorumsuz. Binalar depreme
elverişli değil. Sağlam bir afet yönetim planı yok. Afetler için kurulmuş olan
STK’lar güçsüz bırakılmış, işe yaramaz hâle gelmişler. En ufak bir sallantıda
halk sokaklara dökülüyor, deprem değil belki ama telaş ve heyecan yüzünden
insanlar kendi canlarını tehlikeye atıyorlar.
Bütün bunların üstüne sorumlulardan biri rahat tavırlar
sergilemeyerek vatandaşı sakinleştirmeye çalışıyor. Başka bir sorumlu depremden
önce yapılması gerekenleri depremden sonra yaparak halka bilgi veriyor. Bir
televizyon programında bir “hoca”, “depremden kurtulmak için okunacak dua” için
izleyenlere telkinlerde bulunuyor.
Sonuç?
Sonuç yok. Ülke olarak hâlâ depreme hazır değiliz. Daracık
sokaklar ve yüksek binaların arasında bekleyen insanlar var. Sorumsuz
yöneticiler, hırsız müteahhitler, bilgisiz halk, yalancı hoca bozuntuları var. Ancak
asla sonuç yok.

Yorumlar
Yorum Gönder