2000’li yılların başından itibariyle sürekli dillendirilen
bir söz vardır: Zarar ediyor, devlete yük oluyorlar.
İşte bu sözün arkasına sığınarak Cumhuriyetin ilk yıllarında
kurulmuş, hatta bazıları Osmanlı’dan yarı özel olarak devralınmış birçok
fabrika ve işletme sırasıyla özelleştirildi, satıldı ya da kapatıldı. Özellikle
belirtmek gerekiyor ki bahsi geçecek olan fabrika ve işletmelerin hiçbiri zarar
etmemiş sistematik bir şekilde zarar ettirilmiştir. Şu anda aynı sistematik bir
şekilde zarar ettirilen başka bir işletme ise Türk Hava Yolları’dır. Geçtiğimiz
2018 yılının ilk çeyreğinde 314 milyon TL zarar açıklayan THY, 2019 yılının ilk
çeyreğinde ise 1 milyar 253 milyon TL zarar ettiğini açıkladı.
Tekel:
TEKEL’in alkollü içki bölümü 17 fabrika, hammadde, stok ve
varlıklarıyla, 2004 yılında 292 milyon dolara (Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab ortak
girişim grubu) MEY İçki Sanayi ve Ticaret AŞ’ye satıldı. MEY İçki’de iki yıl
sonra 2006 yılında bu kez 810 milyon dolara ABD de kurulu bir ortak gruba
(Texas Pacific Group) satıldı. Aradan 5 yıl geçtikten sonra bu kez Amerikalılar
MEY İçki’yi 2011 yılında, 2 milyar 100 milyon dolara, Dünyaca ünlü, içki devi
olarak tanınan İngiliz DİAGEO Şirketine sattı. Aradan geçen 7 yıllık süreçte
Tekel 1 milyar 810 milyon dolar değerlenmiş oldu. Zaman içinde tekellik
niteliğini yitiren Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğü'nün son olarak 2008 yılında sigara, pipo, kıyılmış tütün ve nargile
tütünüyle ilgili altı sigara fabrikası(Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe,
Bitlis) ise 1,7 milyar dolara British American Tobacco(BAT)’ya satıldı. Bu
rakam Tekel’in sadece iki sigara fabrikasının üç yılda yapacağı kâra denk düşen
bir miktardı. Aynı zamanda binlerce tütün çiftçisi mağdur oldu. TEKEL'in sigara
üretim kısmını satın alan British American Tobacco (BAT), TEKEL markasını da
devraldı.
ŞEKER
2018 yılında 14 fabrikanın 13’ünü belirlenen ve gerçek
değerin altında olduğu bilinen satış fiyatlarına göre 2 milyar 382 milyon TL
daha düşük bir rakama satıldı. Özelleştirmenin kamuya verdiği zarar bununla da
sınırlı kalmadı. Çalışanlar işsiz kaldı, emekliliğe zorlandı, sürgün edildi,
fabrikaların kıymetli arazileri peşkeş çekildi, şaibeli satışlarla el
değiştirenler oldu. 13 şeker fabrikasında özelleştirmeden önceki son kampanya
döneminde 7 milyon ton pancar işlendi. 350 bin ton posa, 2 milyon ton yaş küspe
üretildi. 950 bin ton da şeker üreten fabrikalara 50 bin çiftçi üretim sağladı.
11 bin de işçi istihdam edildi. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararının
ardından yaklaşık bin işçi zorla emekli edildi. Geriye kalan işçilerin bir
kısmının işine son verilirken bazı işçiler “görevlendirilme” adı altında sürgün
edildi.
SEKA
1936'da Türkiye'de
kâğıt sanayiinde yatırım ve planlamalar yapmak üzere kurulan SEKA, 1998 yılında
özelleştirme kapsamına alınıp anonim şirkete dönüştürüldü. Kuruluş, 2005
yılında Sümer Holding ile birleştirilerek kapatıldı. SEKA'nın kurduğu 3 kağıt
fabrikasının akıbeti ise, bugün yaşanan ve gazete-kitap basılamaz duruma
gelinen krizin nedenini açıkça ortaya koyuyor.
TEDAŞ
Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ), 2 Nisan 2004 de
özelleştirme programına alındı. Dağıtım ve perakende satış hizmeti yürütmek
üzere TEDAŞ'a bağlı dağıtım bölgeleri 20 adet dağıtım şirketi şeklinde yeniden
yapılandırıldı. İlk devir işlemleri 28 Ocak 2009 tarihinde başlatıldı. 2009
yılı içerisinde toplam 3 dağıtım şirketi, 2010 yılında toplam 6 dağıtım
şirketi, 2011 yılı içerisinde 1 dağıtım şirketi özel sektöre devredildi. 2013
yılı içerisinde ise 8 dağıtım şirketi hisseleri özel sektöre devredildi.30
Eylül 2013 de TEDAŞ'ın bağlı şirketlerinin tamamı özelleştirildi. Bununla
birlikte dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinde kamunun pazar payı kalmadı.
Bu özelleştirme TEDAŞ’ın istihdam ettiği insan kaynağını, elektrik dağıtım ve
fiyatlarını etkiledi.
TÜRK TELEKOM
Türk Telekom özelleştirmeden önce üst üste 4 yıl en fazla
Kurumlar Vergisi ödeyen, 2004 yılında 2.2 milyar TL net kârı olan, 60 bine
yakın çalışanı bulunan, Türkiye’nin en köklü kurumlarından biriydi. 2005’te
yapılan ihaleyle şirketin hisselerinin yüzde 55’i 6.5 milyar dolar karşılığında
Katar firması Oger Telecom’un Türkiye’de kurduğu Ojer Telekomünikasyon AŞ
(OTAŞ) adlı şirkete devredildi. Ancak OTAŞ Türk Telekom’u satın almak için Türk
bankalarından çektiği kredileri ödeyememiş ve bankalar Türk Telekom’un belli
hisselerine el koymuştu.
TÜBRAŞ
TÜBRAŞ 12 Eylül 2005'teki ihalede en yüksek teklifi veren
Koç – Shell Grubu, ihaleyi 4 milyar 140 milyon dolarla kazandı. 26 Ocak 2006’da
TÜPRAŞ hisseleri Koç - Shell Grubu’na devredildi. Şirketin 2011 yılı cirosu 41
milyar TL olarak gerçekleşmişti. 2017 sonu itibarıyla toplam ürün satışının
yüzde 4,1 artışla 31,5 milyon tona, toplam cirosunun ise 53,9 milyar liraya
ulaştı. 2018’in ilk 9 ayında net karı 1 milyar 973 milyon TL oldu.
Devletteyken zarar ediyor diye satılan bu fabrika ve
işletmeler nedense alıcılarına oldukça kar ettirmiş. Ve uluslararası piyasada
da isim yaparak Dünya’ya mal olma seviyesine kadar gelmişler. Ancak bütün
bunlardan ders alınmadığı gibi aynı kaderi THY’nin de yaşayabileceği söz
konusu.
Erdoğan’ın Boeing çıkışı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya’daki G20 zirvesinde ABD
Başkanı Trump’la görüştükten sonra şöyle bir açıklamada bulundu: “Sayın Trump’ın
Türkiye ziyaretinin gerçekleşmesiyle ve iş konseyini de yapmak suretiyle bu işi
çok daha ileriye taşımış olacağız. Bu arada biz, bir de oradan THY olarak 100
tane Boeing uçağı alıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından sonra THY’nin bir anda
100 tane Boeing almasının ne demek olduğunu düşünmek birinci mesele olmalı.
Çünkü insanın aklına her şey geliyor. THY’nin sonu da TEKEL gibi, ŞEKER gibi,
SEKA gibi, TÜBRAŞ gibi olursa…
Gelelim THY’nin son
durumuna…
THY 2014 yılında 641 milyon dolar kâr, 2015 yılında 682
milyon dolar kâr, 2016 yılında 350 milyon dolar zarar, 2017 yılında 794 milyon
dolar kâr, 2018 yılında ise 1 milyar 169 milyon dolar kâr elde ederken, 2019’un
ilk çeyreğinde 203 milyon dolar (1 milyar 253 milyon TL) zarar ettiğini açıkladı. Aynı zamanda THY’nin doluluk
oranı yatırımcı raporuna göre geçen sene yüzde 80,3 düzeyindeyken, 2019’un ilk
çeyreğinde yüzde 80,1’e düştü.
THY’nin 1. çeyrek yatırımcı sunumuna göre filosunda toplam
336 uçağı bulunuyor. Ancak bu uçakların tamamının sahipliği THY’ye ait değil.
336 uçaktan 44’ünün sahibi THY’ iken geri kalan uçaklar THY’nin kiraladığı
uçaklar.
Yatırımcı sunumuna göre THY 2019 sonunda 358, 2020 sonunda
397, 2021 sonunda ise 436 uçağa sahip olmayı planlarken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
100 uçak vaadinden sonra THY planları alt üst oluyor. Çünkü THY 2 yıllık büyüme
planını bir anda gerçekleştirecek ve 436 uçağa sahip olacak. Bu hormonlu
büyümenin sonu THY’nin doluluk oranları ve Türkiye’deki havacılık piyasası da
göz önüne alınırsa ilerleyen yıllarda açıkça zarar edeceğini görmemek elde
değil.
Aynı zamanda Boeing’in fiyat listesine göre 100 adet uçak
almanın minimun bedeli 8,9 milyar dolar iken maksimum bedeli 44,2 milyar dolar.
Ancak THY’nin 2014’den bu yana yaklaşık 2,5 milyar dolar kar edebilmişken bir
anda, 5 yıllık karının minimum düzeyde yaklaşık 3 katı kadar maksimum düzeyde
ise yaklaşık 17 katı maliyetle 100 uçak birden alması ne yazık ki sonunun
diğerlerine benzer olacağını gösteriyor.
Son Söz:
Bir ülke için en
büyük önem ihtiyacı olduğu şeylere sahip olup olmadığıdır.

Yorumlar
Yorum Gönder