Balık baştan kokar. Doğru. Fakat bunu anlamakta keramet. Bir
çocuğun ümidini kırmak, kokuşmuş bir balığı sofraya koymak gibidir. Kokuşmuş
bir balık, ışıklı bir geleceği çamura saplar.
Eğitimden bahsediyorum. Biraz eğitim kurumlarından ve
elbette eğitimcilerden. Her hangi bir memur gibi koltuklarını koruma telaşına
düşmüş eğitimcilerden. Öğrencilerinden çok uzaklarda kalmış, tüm meselesi
akşamın olması, ayın 15’i ve kendi gündelik yaşamları olan eğitimcilerden
bahsediyorum. Eğitim kurumlarınınsa, çağı yirmi yıl geriden takip etmesi, sözü
kısa kesmeme yeterli. Eğitimin genel anlamda kendisine gelecek olursak, zaman,
maddi ve manevi bir israftan başka hiçbir anlamı yok.
İlkokullardan yeterince eğitilememiş öğrenci büyük bir
eksikle lise okumaya gidiyor. Eksiğinin farkına varamadan, lise eğitimini de
tam olarak alamadan üniversiteye geçiyor. Ve bugün 8 milyon üniversite
öğrencisi dert yanıyor. Öğrencinin tam karşısında ki hocasının feryadı ise hem
ağlanası hem gülünesi cinsten.
200’ün üstende üniversite kurduk diye sevinirken onlarca
kurumun kültürünün ayaklar altına alındığına kim üzülecek ki. Almanya 3 milyon
üniversite öğrencisiyle dünyaya bilim ve sanayi ihraç ederken biz 8 milyon
üniversite öğrencisini ne yapacağız diye düşünüyoruz. Kimisi öğretmenlik
okumuş, bir akraba sayesinde polis oluyor; kimisi kimya okumuş, babasının
tarlasında mısır yetiştiriyor; kimisi mühendislik okumuş, inşaatlarda harç
karıyor. Ve bunları görmezden gelenler ise 200’den fazla üniversite var diye
seviniyor.
Toplumlar var olabilmek için gününü değil, onlarca yıllık
gününü planlamalılar. Bu bir kuraldır. Devlet mekanizmasının kurumları bunun
için vardır. Fakat o kurumlar bugün kimilerine ek gelir kaynağı halini
aldılarsa burada plandan bahsedemeyiz. Böyle bir ortamda ve toplumda ise
gelecekten bahsedemeyiz. En önemli planlamaların olması gereken eğitim
kurumları bugün kara bir düzen ile günlerini geçiriyor vaziyetteler. Herkes bu
konudan şikayetçi. Öğretmenden öğrenciye, veliden yöneticiye kadar. Fakat
sadece şikayet etmekten ibaret kalırsak nasıl değişir ki şikayet ettiklerimiz.
Elini taşın altına koymak yerine, elini taşın altına
koyanların üstüne çıkanlar, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapıyorlar.

Yorumlar
Yorum Gönder