Türkiye Cumhuriyeti’nde tarihi boyunca bütün seçim süreçleri
çok önemli geçmiştir. Hatta her seçim öncesinde gazeteciler, yazarlar ve
aydınlar o seçim için “Türkiye’nin geleceğini etkileyen seçim” diye konuşur ve
yazarlar. Ve bu söylem bütün seçimlerde söylenir. Türkiye’nin geleceğini
etkileyen etken olarak seçimleri görmek -ne yazık ki en önemli etken olarak
seçimleri görmek- gelinen tarih itibariyle ne ölçüde geri kaldığımızı ortaya
koyuyor.
Örneğin…
9 Ağustos 2014 tarihli Yeni Akit gazetesinin manşeti şöyle:
11 Ağustos milli bayram olacak”.
9 Ağustos 2014 tarihli Sabah gazetesinin manşeti ise:
“TÜRKİYE HASIMLARI EKMEL’İN YANINDA”.
9 Ağustos 2014 tarihli Ortadoğu gazetesi manşeti ise: “EY
TÜRK MİLLETİ, BÖLÜNMEYE, HIRSIZLIĞA, İTİBARSIZLIĞA GEÇİT VERME ÜLKENE SAHİP
ÇIK”.
6 Haziran 2015 tarihli Güneş gazetesinin manşeti: “YENİ
TÜRKİYE’YE KARŞI YENİ HAÇLILAR”.
6 Haziran 2015 tarihli Milat gazetesinin manşeti: “ONURUN
İÇİN”.
6 Haziran 2015 tarihli Star gazetesinin manşeti: “Bizans
bitti sanmayın”.
6 Haziran 2015 tarihli Yeni Akit gazetesinde bir röportaj
yayınlandı. Röportajın başlığı “7 HAZİRAN HİLAL-HAÇ mücadelesi”’.
6 Haziran 2015 tarihli Yeni Şafak gazetesinin manşeti: “YA
İSTİKRAR YA ÇÖKÜŞ”.
31 Ekim 2015 tarihli Sabah gazetesinin manşeti: “İSTİKRAR
SEÇİMİ”.
31 Ekim 2015 tarihli Türkiye gazetesinin manşeti: “BU SEÇİM
KADER REFERANDUMU”.
31 Ekim 2015 tarihli Güneş gazetesinin manşeti: “KIYAMETE
KADAR KARDEŞLİK”.
31 Ekim 2015 tarihli Star gazetesinin manşeti: “Türkiye’nin
istikbali OYLANACAK”.
31 Ekim 2015 tarihli Yeni Akit gazetesinin manşeti: “YA
İSTİKRAR YA KAOS”.
15 Nisan 2017 tarihli Yeni Akit gazetesinin manşeti:
“HAÇLIYA KARŞI HİLAL CEPHESİ”.
15 Nisan 2017 tarihli Yeni Şafak gazetesinin manşeti:
“TÜRKİYENİN BAYRAMI OLACAK”.
22 Haziran 2018 tarihli Sözcü gazetesinde bir haber şu
başlıkla çıktı: “Şeyh Sait’ler değil Atatürk’ler kazanacak”.
23 Haziran 2018 tarihli Star gazetesinin manşeti şöyle:
“VESAYETE SON TEKME”.
23 Haziran 2018 tarihli Aydınlık gazetesinin manşeti: “İKİ
ÇIKMAZ TEK ÇÖZÜM”.
23 Haziran 2018 tarihinde Türkiye gazetesi 7 Hazirandan
sonra şehit olan askerleri fotoğraflarıyla hatırlatarak manşete şöyle yazıyor:
7 HAZİRANI TEKRAR YAŞAMAMAK İÇİN UNUTMA”.
Farklı seçimlerden hemen önce farklı gazetelerin ilk
sayfaları işte bu şekilde bu mesajlarla çıkıyor. Seçimin hayati bir anlam
taşıdığı, eğer bir taraf kazanır, diğer taraf kaybederse şehitlerin geleceği;
eğer o parti değil de bu parti kazanırsa kaos ve çöküş yaşanacağı; şu lider
iktidara gelmezse ülkeyi haçlıların ele geçireceği; Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ve halkının istikbalinin o seçime bağlı olduğu; eğer bu seçimi o
parti değil de bu parti kazanırsa kıyamete kadar kardeşliğin yaşanacağı ama
öyle olmazsa milletin onursuz olacağı…
Anayasasında “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” maddesi bulunan bir ülkenin medyasında
seçimlerin bu derece hayati gösterilmesi hem medya yöneticileri ve
gazetecilerinin hem de yurttaşların anayasayı tam olarak bilmediği ve
kavrayamadığını anlatıyor.
Ne yazık ki bir ülkenin geleceğini bilim, sanat, kültür,
teknoloji ve sanayi gibi bütün dünya için yol açıcı ve ilerletici etkenler
varken bunların yerini seçimlerin alması o ülke için hiç iç açıcı bir yaşamın
sürülmediğine de bir kanıttır. Nitekim bizde de böyle. Ülkemiz için yol açıcı
birçok etkeni yok sayarak bütün geleceğimizi siyasi partilere bağlamak akıl işi
değil. Dünyada elbette bizim gibi bütün geleceğini inandığı siyasi parti ve
ideolojiye bağlayan ülkeler ve toplumlar var. Ancak dünyada bunların var olması
bizimde böyle bir durumu ve hayatı hak ettiğimiz anlamına gelmez. Tarih boyunca
çok büyük zorluklar yaşamış, devlet yıkmış devlet kurmuş bir toplumun bu gün
orta doğu batağına saplanmış ülkelerden ya da emperyalistlerin sömürüsü altında
kalmış Afrika ülkelerinden farkı olmalı diye düşünüyorum. En küçüğünden en
büyüğüne, medyasından iş dünyasına, kadınından erkeğine, her türlü meslek
çalışanı yurttaşın geçmişte olduğu gibi geleceğimizin siyasi partilere bağlı
olmadığını ve bir iki siyasetçinin bekasıyla memleketin ve milletin bekasının
karıştırılmaması gerektiği bilincinde olması lazım. Gazetelerin ve
televizyonların yaptığı kuramsal ve insanı aptal yerine koyan yayın ve yayımların
gerçeğin uzağında olduğunu her düşünce ve taraftan insanın anlaması güç değil.
Bu sebepten insanların demokrasilerin gereği olan oy kullanma görevini
gerçekleştirirken ülkenin geleceğini tek bir insana ya da partiye bağlayan
gazetelerin manşetlerine göre değil, akıl ve içlerinde bir gram kalmamış
huzurlarını düşünerek vermeleri gerektiği kanısındayım.
Meşhur bir söz vardır. Toplumlar ve yönetimler için
söylenmiş. En açık ve en anlamlı sözdür bu.
“Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir”.
O halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti de layık olduğu şekilde
yönetilsin, istenildiği gibi değil.

Yorumlar
Yorum Gönder