Muhaliflik iktidarın karşısında durmaktır; yandaşlık ise
iktidarın kucağında oturmaktır; gazetecilik ise bunların çok uzağında bambaşka
bir vasıftır.
Şimdi kim muhalif, kim yandaş, kim gazeteci?
Siyasetçiler kendi düşünce ve ideolojilerini beslemek ve
onları halka mâl etmek için her şey yaparlar. Bu tartışılabilir bir konudur.
Kimi açıkça yalan söyler, kimi halkı düşmanlığa sevk eder, kimi belki ılımlı
yaklaşır barıştan söz eder, kimi savaştan, yıkımdan, ölümden, kandan, bitişten…
Ne yazık ki Türkiye bütün bu yaklaşımlara sahip
siyasetçileri bir arada barındırıyor. Farklı düşüncelerin en sivrildiği şu
zamanlarda bir yerel seçime doğru giderken daha derin bir çatışma yaşıyoruz.
Fakat siyasetçiler (özellikle günümüzdeki siyasetçilerden) daha rahat ve sakin
bir dil, barışçıl ve ayırmadan, birbirini düşman görmeden yapılabilecek bir
siyaset beklemek imkansız doğrusu.
Peki, gazeteciler bu tablonun neresinde duruyor dersiniz?
Gazeteci nasıl durmalıysa öyle duruyor demeyi çok isterdim.
Ancak adını tam koyamadığımız şu bağnaz ve balçık dolu
zamanda ham gazeteciliğin karşısında bir “muhalif” birde “yandaş” gazetecilik
vasıfları türedi. Oysa gazetecilik bu ikisinin çok uzağında sadece kamuoyu için
var olan ve her zaman haktan ve salt gerçekten yana olmaktır. Elbette her
vatandaş gibi gazetecilerinde siyasi düşünceleri ve belli bir dünya görüşü
olur. Ancak bunu mesleklerine yani gazeteciliklerine
yansıtamazlar-yansıtmamalılar.
Bir doktor bir hastayı muayene ederken siyasi görüşüne bakar
mı?
Bir öğretmen için öğrencisinin siyasi görüşü önemli midir?
Bir taksi şoförü için yolcusunun dünya görüşü neyi ifade
eder ki?
Bir manav için müşterisinin sağcı-solcu ya da hangi dine
mensup olduğunun bir anlamı var mı?
Gazeteciliğin de diğer mesleklerden hiçbir farkı yoktur.
Ya gazetecisindir ya da değilsindir. Bunun yandaşı muhalifi
olmaz.
Fakat uzun zamandır şahit olduğumuz, parti basın bildirisi
gibi çıkan gazete manşetleri, tek bir ağızdan, birini övmek diğerini dövmek
için yazılmış köşe yazıları ve halkın anayasal hakkı olan haber alma
özgürlüğünün açıkça ihlali…
Gazetecinin siyasi düşüncesi ve dünya görüşüyle birlikte bir
haberin anlamı değişemez. Bir olay yaşanmışsa, dolar karşısında Türk lirasının
değeri düşmüşse, bir yerde bir asker şehit olmuşsa, faiz artmışsa, elektrik
faturasına zam gelmişse, işsizlik artmışsa, yani memlekette olan ne varsa;
nasıl sağcı-solcu, inanan-inanmayan diye ayırt edilmeden herkese oluyorsa,
gazeteci de halka bunu öyle yansıtmak zorundadır. Bunun dışındaki yapılan bir
enformasyon gazetecilik değil başka bir şey olur ama asla gazetecilik olmaz.
Son söz Uğur Mumcu’dan:
"Baskıya boyun eğmeyen, gelen geçen yönetimlere maşalık
etmeyen, içinde insanlık onurunu değişmez bir hazine gibi saklayan insanlardır
çağlarına ve toplumlarına yakışanlar."

Yorumlar
Yorum Gönder