Yazı dünyasının ruhunu kavrayabilmek ve bir dönemin edebi
şahitliği demek yanlış olmaz sanırım. Peyami Safa’nın yaklaşık 20-25 seneyi
kapsayan gazete ve dergi yazılarından oluşan “Sanat Edebiyat, Tenkit” kitabı. Ötüken
Neşriyat tarafından 1971 de ilk baskısı yapılan bu eser Peyami Safa’nın Türk
edebiyatı ile yeterli kalmayıp hakiki edebi kişiliğe evrensel edebiyat ile
nasıl ulaşılabileceğinin tatlı bir yolcuğu bu. Kitabın ilk bölümünde ki “Sanat-Edebiyat”
yazılarıyla Türk ve dünya sanatları tartışılıyor. Resim, müzik, tiyatro,
felsefe, kültür gibi kavramlar ile dünyada ki ve Türkiye’deki sanatsal faaliyetlerden
sanat eserlerine, yıllarca peşi sıra gelen edebiyat tartışmaları ve yazarlara,
edebiyatın sanat ile olan birlikteliğinden gazete köşelerinde yapılan edebiyata
kadar…
Altı bölümden oluşan kitabın ikinci bölümü olan “Üslup” yazı
ve yazmak üzerine eleştiri ve önerilerden oluşuyor. Yazmak heveslilerinin
ilgisini çekeceğinden hiç şüphem yok.
Yıllarca süre giden ve Avrupa da bir dönem oldukça fazla
peydahlanan sanat akımları ile ilgili yazıları ise “Edebiyat Çığırları”
başlıklı bölümde toplanmış. Batı edebiyatı ve modernizme bakışının yanında “Klasisizmden
Romantizme, Natüralizmden Sembolizme, Fütürizmden Dadaizm’e, Sürrealizmden
Egzistansiyalizme” kadar çeşitli akım sahipleri edebiyatçılarla arasında geçen
sohbetleri paylaştığı ve eleştirdiği yazıları bulunuyor. Safa’nın
eleştirilerinde, toplumun genelinde ve edebiyatı mesleki anlamda yapan kişilerde
de bugün olduğu gibi o günlerde de ufuk eksikliği ve az biraz okuyup yazmakla
hemen yazar ve edebiyatçı olmanın verdiği körlüğü sezmek mümkün.
Mühendisinden tıp doktoruna, yaşı elliyi geçmiş ya da daha
yirmisine bile gelmemiş bazı roman heveslilerinin aklında ya da çekmecesinde
bulunan müsveddelerinden bahsediyor Safa. Edebiyatla hiç alakası olmadığı halde
hayatlarının birer roman olma değeri taşıdıklarını düşünen, dışında başka ama
içinde hayali bir roman karakteri olan kimi insanlar… Bunun yanında roman
tekniği ve roman eleştirilerine rast geldiğimiz yazılarında Türk ve dünya
edebiyatından örneklerle derinleştiriyor meseleyi.
Ardından “Şiir”…
Eski şiire bakışı, neyin şiir olduğu ya da olmadığı, çağın
ucuz şairleri, şiirin ölme meselesi, şiir öğütleri, cep takvimi şairleri ve
daha şiir hakkında niceleri.
Ve son olarak “Tenkit”.
Tarih ve tenkit ortaklığı… Türkiye’deki tarihin yanlı ve hep
bir tarafa çekilişi gibi tenkidin de aynı kaderi yaşadığından bahseden Safa,
tenkidin ölçüsü, edebiyatçılar arasındaki tenkit ürkekliği ve tenkidin
edebiyattan tasfiyesini tartışıyor. Hakkında yazılan hakaretleri neden dava
etmediğini de şu güzel sözlerle açıklıyor. “Kendim kabul edip yine kendime
kabul ettirdiğim bu kanunun gerekçesi, şartsız ve hudutsuz bir fikir
hürriyetine taraftar olmak değildir. Bilakis, fikirlerin mevcut olmadığı
münakaşa hallerinde fikir hürriyetinin de boş bir kavram olduğunu bilirim. Fikir
hürriyeti yalnız fikir sahiplerinin hakkıdır. İnsan hür doğmaz, boş doğar. Fikir
ve hürriyet sonradan gayret ve liyakat yoluyla elde edilmek lazımdır. Biz kanunun
değil, ancak kafanın verdiği hürriyete layık olabiliriz… Fikir münakaşalarında,
ispattan daha yıkıcı, delilden daha öldürücü silah yoktur. Bunlara sahip olmaya
çalışırım, sahip olduğum zamanda adaleti kendime siper edip er meydanından
kaçmam.”
Peyami Safa’nın bu yazılar toplamasının bendeki en büyük
etkisi, edebiyata ve sanata olan bakış açımı ters düz etmesi oldu diyebilirim. Yazmak
eyleminin de aslında sadece yazmak olmadığının kanıtı bu eser olsa gerek. Fikir ve
fikrin nasıl kullanılması gerektiğinin bariz kitapçığıdır bu. Mesleki anlamda
edebiyat ya da sanat ile uğraşanların kendini biraz daha tamam etmek için
okuması şarttır diye düşünüyorum. Toplamda
142 yazı ve 341 sayfadan oluşan “Sanat Edebiyat Tenkit” merak edenini derin,
fırtınalı ve tatlı bir yolculuk için bekliyor.

Yorumlar
Yorum Gönder