“-sevdiğin biri var mı?
-evet.
-seni seviyor mu?
-evet.
-nereden biliyorsun?
-her seferinde kitaplarımı geri verirken içine çiçek
koyuyor.
-hepsini okuyor mu?
-elbette okuyor.
-sordun mu ona?
-önemli yerlerin altını çizdiğini görebiliyorum.
-o da insanlığı kurtarmak mı istiyor?
-evet.
-nereden biliyorsun?
-ALTINI ÇİZDİĞİ CÜMLELERDEN”
“Ekmek ve çiçek” filminde geçen replikler insanın güzünü
güldüren cinstendi. Öyleydi gerçekten. Bir insanı anlamak için onun altını
çizdiği cümleleri okusak yeterdi. Bazılarının böyle güzel huyları vardı işte.
Kitap okurken bazı cümlelerin altını çizerler. Bazıları daha ileri gider, o
cümlelere yazılar yazardı. Hele hele bazıları vardır ki, oturur en baştan koca
bir kitap yazar.
İşte biz o kitapları okuyarak, o güzel insanları anlamaya
çalışırız. Kelimeleri peşi sıra dizerken gözyaşları akar gözlerimizin
önünden. Kimi zamansa kahkahalarını
duyarız onların. Çocuk olur şımarırlar okurlarına. Ya da halden hale girerken
biz olur, benliğimizde buluşuruz. Yaşanmış kelimeleri okumak öyle gerçek
hislere sürüklüyor ki, elini uzatıp yazara, -yalnız değilsin, diyesi geliyor
insanın.
Nüvit Karaoğlu’nun “Mutluluğun Ayakları Yoktu O Yüzden Bana
Gelemiyordu” kitabı da işte öyle kitaplardan birisi. Okurken hissedilen,
hissederken yaşanılan kitaplardan. Altını çizecek o kadar çok cümlesi var ki
Nüvit hanımın. Günlüklerini derlediği bu kitabında bazı şiirleri ve hikayeleri
de mevcut.
Cümlelerini kurarken kalemini hiç çekinmeden oynattığı her
sayfasında belli oluyor. Geçmiş anılarını dahi hatırlayıp günlüklerinde ölümsüzleştirdiği
bu kitabı Nüvit hanım için bir dönüm noktası kanımca. Kitabının başında “Bir
günlük yazarı doğuyor” başlıklı yazıyı kaleme alan ve Nüvit hanımında ilerleyen
sayfalarda söz ettiği Dr. Hüseyin Özbay’ın Nüvit hanıma ne kadar güç verdiği bu
kitabın doğmasından belli.
Kaleminin ucunu aydınlatan inat ve yazarlık hevesinin
bulaşıcı olduğunu Nüvit hanımın yüzüne karşı söylemeyi çok isterdim. Ve bunca
şeyle bu zamana kadar nasıl yaşadığını da kendisinden dinlemeyi…
Her sayfadan sonra yazarla sohbete dalıp konuşmayı pek bir
özlemişim. Çok zaman olmuştu böyle sıcak bir kitap okumayalı. Durup kokladığım, dönüp yeniden cümleleri okuyup yaşamaya çalıştığım. O bana anılarını, sırlarını, aşklarını, dostlarını, komşularını, ev
hallerini anlatırken, ben onu sessiz sedasız dinliyorum. Ara sıra öğüt
vermekten geri durmuyorum ama.
“Siz hiç deli gördünüz mü?" diye sorarken kendi deliliğini
itiraf ediyordu oysa. Gökyüzünün yüzüne karşı söylediği o iltifatlarsa
yazarlığına nasıl başladığının bir ipucuydu sanki. Seçim zamanı oyunu hangi
partiye verirse versin aynı yere gideceğini yani yine pişman olacağını
söylüyor. Ve beni etkilediği en güzel cümlelerden bir tanesi “Hayatınızda bir
şanssızlık varsa onu hiç bırakmayın, sımsıkı tutun.”
Kitabın aslı Nüvit hanımın ta kendisi aslında. Kitapta ne
kadar acı cümle varsa, Nüvit hanımında yüreğinde o kadar acı var. Kitapta ne
kadar sevinç varsa, Nüvit hanımında yüreğinde o kadar sevinç var. Kitapta ne
kadar çocukluk varsa, Nüvit hanımında yüreğinde o kadar çocukluk var. Kitapta
ne kadar insanlık varsa, Nüvit hanımın yüreğinde de o kadar insanlık var. Kurgu
değil anlayacağınız, gerçek.
Kalem ve kağıt ile ne kadar dost olduğunu ise kısa,
açık ve içsel cümlelerinden anlıyorum. Her anını yazmak için hazır ol da beklediğini
düşünmedim desem yalan olur. Kitaplarını okuduğu yazarların ve izlediği
filmlerin karakterlerinin rahmetli olmuş olmaları, onlarla arkadaş olamayacağı
anlamına gelmiyor olsa gerek ki kırk yıllık arkadaşı gibi bahsediyor onlardan.
Açık söylemek gerekirse 272 sayfa boyunca sıkılmadan, tatlı
bir heyecanla bir sonraki sayfayı bekleyerek okudum bütün kitabı. Altını
çizdiğim onca cümle...
Durup öğüt verdiğim bir sürü anı...
Hayırlısı çektiğim tonla
hüzün...
Ve binlerce defa teşekkür…
Evet teşekkür ettim. Çünkü, Nüvit hanımın bu kitabı sadece
bir kitap olarak değerlendirilemez. Onun yazdıklarıyla hayatından bir şeyler
çıkaran, kendine ders alan, kendine bir yol çizen ve kendinde güç bulan o kadar
çok insan var ki. Kitabı okuduktan sonra hayatını yeniden düşünüp, kendinde
kendini arayan bir sürü insan…
İşte ben bunlar için teşekkür ediyorum Nüvit hanıma.
Yeni tevafukların doğması ve güzel şeyler adına…
Sevgiyle, saygıyla...

Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil