NE KADAR, O KADAR.

Televizyonlarda gece yarılarına kadar çatır çatır konuşan insanlar var. Gazete köşelerinde uzun uzun yazılar yazıp askerden polisten çok istihbarat bilgileri paylaşan yazarlar da var. Onlarca baskı yapabilecek kadar çok satış yapan kitap yazanlar da var. Dergiler çıkaran, İnternet siteleri kuran bir sürü insan var.
Bunları sayıyorum ama aslında anlatmak istediğim kişiler, yazdıklarıyla, çizdikleriyle, konuştuklarıyla kendilerini ve kendi gibi düşünenleri kahraman, vatansever, milli, yerli, dini bütün, bu toprakların gerçek sahipleri olduklarını anlatan kişiler.  Bir de kendileri gibi düşünmeyen hatta onları eleştiren karşı bir taraf var. O tarafın ne düşündüğü çok da önemli değil. Çünkü kendileri gibi düşünmeyen herkes FETÖ/DHKP-C/PKK/YPG'li ve milli olmayan CIA ajanlarıdır.
Eğer AKP ve Erdoğan'ı gözü kapalı desteklemezseniz sizde sırasını bekleyen ajan ya da bir değil aynı anda birkaç örgüte mensup olan bir vatan haini olabilirsiniz.
Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hastanede yatan Kadir Mısıroğlu'nu ziyaret etmesi eleştiri konusu olmuştu. Bazı cepheler ziyareti ağır eleştirirken bazı cepheler gayet masum ve güzel bulmuştu.
Ama görülüyor ki bazı köşe yazarları olayın etkisinden kurtulamamış, yazdıkça yazıyor.
Yeni Akit gazetesinin yazarı Mehtap Yılmaz, Erdoğan'ı eleştirenlere de eleştirmeyenlere de vermiş veriştirmiş.
CHP'li Sezgin Tanrıkulu'n dan Canan Kaftancıoğlu'na, Eren Erdem'den Enis Berberoğlu'na, gazeteci yazar Can Dündar'dan Hüseyin Aygün'e varana kadar PKK/DHKP-C/FETÖ/HDP/'li olmakla ve CIA beslemesi yağcılıkla suçluyor.
Bunun yanında Kadir Mısıroğlu'nu da milli olan, adam gibi adam, dış istihbaratın tasmasını takmayan, AB ve AP'ye dik duran bir müslüman olarak tarif ediyor.
İyi, güzel tabi...
Herkes herkesi sevmek zorunda değil. O o şekilde yapar bu bu şekilde yapar, lakin ki öyle değil!!!
Reis, başkumandan, karizmatik lider diye gezinen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını yaptığı ülkeyi kuran Mustafa Kemal ATATÜRK'e, hakaret eden bir adamı sen övüp baş tacı edersen, bir de çıkıp onu ve Erdoğan'ı eleştirenleri vatan hainliğiyle suçlarsan biride çıkıp 'Hoppp' hemşerim der. 'Kurtuluş savaşını keşke yunan yenseydi' diyen bir adamı sen böyle översen kimin hain olduğunu iki kere düşünmek gerekir.
İnsanlar o kadar rahat bir şekilde kendisine karşı duranı vatan hainliğiyle suçlayabiliyor ki bazen anlamak bile güç oluyor.
Kim olduğun bile önemli değil, Erdoğan'a ya da AKP'ye karşı olumsuz bir eleştiri yapman hain olman için yeterli.
Fakat benim bunları yazmamın asıl sebebi, böyle insanların gazete köşelerinde istediği gibi yazabiliyor ve ne halktan ne de üst düzey bir sıfata sahip kişi yada kurumlardan tepki almıyor olması. Rahatlıkla kimin dinli kimin dinsiz olduğuna karar veren, kimin ajan kimin hangi örgüte mensup olduğunu yazıp insanları hedef gösteriyor olmak ne gazeteciliğe sığıyor ne de başka bir işe.
Bunları yazanlar zaten bilerek yazıyor. Ne yazarlarsa yazsınlar başlarına bir şeyin gelmeyeceğini bildikleri için bol keseden ne kadar ayrıştırırlar, insanları birbirlerine ne kadar düşman ederlerse onlar için o kadar iyidir.
Ne kadar düşman, o kadar milli söylem.
Ne kadar karşıt, o kadar baskı.
Ne kadar savaş, o kadar oy.
Ne kadar yalan, o kadar insanlıktan yoksunluk.

DİPNOT: Bir ülkede insanlarla ve o ülkenin milli değerleriyle oynamanın sonucu hiçbir zaman değişmez. Sonuç her zaman sondur. Ama daha kötüsü bunun bilinçli bir şekilde yapılıyor olmasıdır.

Yorumlar